|
|
|
TEŞHİRCİ
Efendim, siz simdi benim bu işi
gerçekten yapıp yapmadığımı merak
ediyorsunuzdur. Öyle ya, bir polis muhabiri
olarak oturmuş, ilginç bir olay yakalamayı
beklediğiniz bir sırada şans yüzünüze gülüyor
ve polisler bir TESHİRCİ yakalayıp
getiriyorlar.
Ama o da ne?!..Teshirci diye gözaltına alınan
zat, yani ben, hiç de sizin beklediğiniz gibi
biri değilim. Elli yaslarında, gayet sağlıklı
ve iyi giyimli, filanca holdingde muhasebe
müdürü olduğunu söyleyen bu adam, gerçekten
teshircilik yapmış olabilir mi?
Evvet efendim yaptım. İnkar edecek değilim.
Topluma açık bir yerde, aleni olarak, edep
yerlerimi açtım ve gösterdim. Gösterdim çünkü
öyle gerekiyordu.
Efendim ben kendimi bildim bileli, olur olmaz
yerlerimde sivilce çıkmasından nefret ederim.
Bu nefretime inat, bu kez en olmadık yerimde,
tam kıçımın orta yerinde bir çıban çıkıverdi.
Öyle demeyin. Bir insanin kıçında çıban
çıkmasının ne denli acı, ayni zamanda komik
olaylara yol açabileceğini tahmin bile
edemezsiniz.
Kıçında çıban çıkan insanin en büyük sorunu
nedir? Elbette ki oturamamak. Bunu "ne var
canim, bir kaç gün ayakta duruver sen de" veya
"öteki kalçanın üzerine otur" diyerek
geçiştirebilirsiniz ama, kazın ayağı hiç de
öyle değil.
Evdeyken ya da sokakta pek sorun değil. Fakat
işyerinde bütün gün ayakta durmak oldukça
dikkat çekiyor. Eee, insan her önüne gelene
"kıçımda çıban var da" diyemez ki.
Nitekim birkaç gün içinde, bunun acımasız
sonuçlarını görecektim. Biraz bu esrarengiz
tutumum, biraz da beni çekemeyen memurların
gayretleriyle, eşcinsel olduğum için kıçımın
üstüne oturamadığım dedikodusu alıp basını
gitti. Her gün buna yeni yalanlar katmaktan da
geri kalmıyorlardı. Yok geçen aksam
eşcinsellerin barına girerken görmüşler, yok
pazar günü Bebek'te bir erkekle el ele
yürüyormuşum ve daha neler neler...
İlk baslarda aldırmadım tabii. "Bu yastan
sonra kimseye erkekliğimi kanıtlamak zorunda
değilim. Beni bilen bilir. İki gün sonra da
hepsi unutulur gider nasıl olsa" dedim ama,
zamanla azalacağı yerde artmaya başladı
tepkiler.
Örneğin; işyerinde herkes argo konuşur oldu.
"Sana öyle geliyor canim" diye geçiştirmeye
çalıştım ama, nafile. Millet resmen laf
atıyor. Tan önlerinden geçerken bir memur
diğerine "su yuvarlak silgiyi verir misin
sekerim" diyor. Ya da "abi benim arabanın
lastikleri yine inmiş" gibi laflar.
Artık is öyle bir noktaya geldi ki, çaycıdan
kapıcıya herkes katildi koroya. "Var mi erkek
isi kahve isteyen" diye bağırarak dolaşıyor
herif ortalarda.
O gün her şey evden çıkmamla başladı. Daha
dışarı adımımı atar atmaz fısıldaşmaya
başlıyorlar. Otobüse bindim. Yarı yarıya bos
ama ben oturamıyorum. Oturmayınca da herkesin
gözü üzerimde tabii. Kafasını sallayanlar,
dilinin dişinin arasından küfür edenler gırla
gidiyor. Moralimi bozmamaya çalışarak işyerine
kadar geldim. Kapıcı sırıtıyor. Doğru
asansöre. Asansör hareket etti. Etrafımı saran
dört kız habire kıkırdayıp duruyorlar.
- Kestirdi mi acaba?
- Yok canım duruyor herhalde
- Bakalım mı?
İşte buna dayanamazdım. Resmen oramı buramı
ellemeye, yoklamaya başlamışlardı. Organize
bir saldırıya uğramış ve gerçekten çaresizdim.
Başladım bağırmaya. Asansör durur durmaz da
attım kendimi dışarıya. Bir baktım servisin
tam ortasındayım ve herkesin gözü benim
üzerimde. "Alin iste, görün" dedim ve
pantolonumu sıyırıverdim. "Görün bakalım"
Böyle diyerek erkekliğimi kanıtlamış oldum
ama, bakalım suçsuzluğumu nasıl anlatacağım
hakime?
|
|
|
|
|
|
|
|
|